Dünyayı etkisi altına alan Covid 19 salgını hepimizi etkiledi. Çin’de ortaya çıkıp tüm dünyaya yayılan salgıni neticesinde onbinlerce kişi hayatını yitirdi ya da ağır şekilde hastalandı. Dolayısı ile insanlar virüsten korunmak için karantina alanlarında kendilerini dış dünyadan tecrit ettiler. Ancak bunun negatif bir sonucu oldu; Ulkemizde ve dunyada boşanmalar arttı. Peki, boşanmaların artmasının asıl sebebi tam olarak nedir?
Çiftler aynı evde içinde, dar bir alanda yaşam tarzına başlayınca haliyle birbirlerinin alanlarına istemsiz de olsa girerek bunalmaya başladılar ve bunun sonucu olarak sorunlar da baş göstermeye başladı. İnsanların yalnız kalmaya da ihtiyacı oldukları düşünüldüğünde aynı kişiye sürekli olarak maruz kalmak zorlayıcı hale gelebiliyor. Haliyle kavgalar, anlaşmazlıklar artıyor ve bu negatif süreç kendini boşanma davası şeklinde gösteriyor.
Her ne kadar boşanma talebi sayısında artış olsa da bazı çiftler boşanma sürecinden sonra tekrar evlenme kararı da alabiliyor. Bu da gösteriyor ki pandemi sürecini iyi yönetmek ve çiftlerin birbirleri hakkında ani ve sert kararlar alma dürtüsünden kurtulmaları gerekiyor.
Medeni kanunumuzda ve uygulamada Salgın boşanma sebebi mi?
İlk önce boşanmanın hukuki sebeplerinin neler olduğunu değinmek gerekmektedir. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 161-167. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu maddelere bakıldığında hukuki boşanma sebepleri; zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme, terk, akıl hastalığı veya uygulamada en sık karşılaşılan evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır.
2020 yılını hatırlanır kılacak olan bu salgının önceden yasa koyucu tarafından öngörülüp medeni kanunda açıkça düzenlenmesi tabi ki beklenebilir birşey değildir ve hukuk sistematiğine aykırıdır. Evliliğin kuruluşunda da önem arzeden ve hatta hukukumuzda yasa koyucu tarafından öngürülerek yalnız başına boşanma nedeni olarak açıkça belirtilen tek hastalık türü akıl hastalıklarıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesine göre akıl hastalığı tek başına ve ayrı bir boşanma nedeni olarak düzenlenmiştir.
Eşlerden birinin hasta olmasının tek başına boşanma nedeni sayılamayacağına dair düzenlemelerin temelinde isabetli olarak eşlerin iyi günde ve kötü günde bir arada olmaları ve aile birliği kavramı yer almaktadır. Hatta hasta olan eş ile ilgilenmemek sayısız Yargıtay kararında boşanmaya neden olan kusurlu eylem olarak belirlenmiştir. Uygulamada sıklıkla rastlanan; AIDS, frengi ya da bel soğukluğu gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara eşlerden birinde rastlanması diğer eşin aldatılmış olduğuna karine teşkil edebilir ve bu nedenle boşanma davasına konu edilebilir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, koronavirüs pozitif olmak yani taşıyıcı olmak başlı başına bir boşanma nedeni olarak değerlendirilemeyecektir.
Ancak kanuna bakıldığında salgın veya uzun süren karantina hukuki bir boşanma sebebi sayılmaması hastalığın eşleri direk olarak etkilememesinden kaynaklanmaktadır. Bu sıkıntılı süreçte salgının yan etkisi, insanlardaki oluşturduğu psikolojik çöküntüdür. Çünkü salgının bir sonucu olan sosyal izolasyon, karantina gibi eşlerin özel yaşam alanını kısıtlayan durumlar psikolojik bir durum olup boşanmayı tetiklemektedirler.
Örneğin; aynı evde sürekli birbirlerini gören eşler birbirlerinin hatalarını, eksik taraflarını da daha fazla görmeye başlarlar ve tahammül sınırları azalır. Kriz durumlarında insanlar hayatta kalma içgüdüsü ile krize farklı tepkiler verebilir. Eşlerinin kriz anlarında nasıl olduğunu diğer eşler fark edemeyebilir. Bunun üzerine kavgalar ve şiddetli tartışmalar başlar.
Eşler bu tartışmayı olumlu bir şekilde atlatamadıkları ve kendilerine zaman ayırıp olayları düşünüp mantıklı bir sonuç elde etme fırsatı bulamadıkları için zaman içerisinde evlilik birliğinde geçimsizlik durumu baş gösterir.
Geçimsizlik daha sonra şiddetlenir ve katlanamaz hale geldiğinde ise medeni kanundaki 166. maddeye dayanılarak evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilir. Burada boşanma sebepleri koronavirüs salgını değil, virüsün getirmiş olduğu psikolojik sonuçlar ve bu sonuçlara katlanamama durumudur.
Eşler gerekli özen göstermek zorundadır aksi takdirde dava açılabilir!
Şu an sık sık gündeme gelen taşıyıcı birey olmanın aileye ve evliliğe etkisi nasıl olacaktır? Hemen belirtelim ki eşlerden birisinin koronavirüsünden enfekte olması, tek başına boşanmaya neden olmamaktadır. Çünkü salgına yakalanan eşin bir kusuru yoktur. Ancak koronavirüs hastalığına yakalanan eşin, hastalığın tedavisi için üzerine düşen karantina ve benzeri tedavilerden kaçınması boşanma nedenidir ve burada tedaviden kaçan eş kusurlu olur. (karantina altında hastaneden kaçıp eve gelen kişinin durumu, boşanmada kusur olarak kullanılabilmektedir) Bu durumda hasta olmayan diğer eş, salgına yakalanan eşin tedavi için gerekli özeni göstermediğini ve aynı evde birlikte yaşadıklarından dolayı kendi sağlığını da tehlikeye attığını gerekçe göstererek boşanma davası açabilir. Koronavirüs hastalığına yakalanan eş ise, hastalığı süresince eşinin yanında olmadığını ve tedavi için gereken özeni göstermediğini gerekçe göstererek boşanma davası açabilir. Burada her ne kadar hastalığa yakalanmak bir boşanma sebebi olarak gösterilse de asıl boşanma sebebi eşlerin birbirlerine karşı yerine getirmeleri gereken yardım yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden dolayı ortaya çıkan evlilik birliğinin sarsılmasıdır. Çünkü eşlerin kanuna göre aile birliğinin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen gösterme yükümlülüğü bulunmakla beraber birbirlerine yardımcı olmak gibi bir ailevi görevleri de bulunmaktadır. Yardım yükümlülüğü eşlerin salgın sürecinde birbirlerine karşı yerine getirmeleri gereken en önemli yükümlülüktür.
İster sosyal izolasyon ve karantina sebebiyle ortaya çıkan şiddetli geçimsizlik olsun ister eşlerin hastalığa yakalanması sebebi olsun, bu süreç online evlilik terapisiyle ve eşlerin bu sıkıntılı sürecin geçeceğini umut ederek yaşanan sorunlara karşı anlayışlı yaklaşımlarıyla çözülebilmektedir. Tabii ki fiziksel şiddete maruz kalan bir evliliğin karantina sebebiyle daha çok zarar göreceği endişesiyle şiddet gören eş, şiddetin hiçbir zaman sona ermeyeceğini düşünerek bu durumu ileri sürüp boşanma davası açabilir.
Boşanma aşamasına gelinmeden önce çok iyi düşünülmeli!
Kanuna göre, koronavirüs sebebiyle boşanma davası, eşlerden birisinin ikamet ettiği veya son altı ay içerisinde beraber oturdukları ortak konutun bulunduğu Aile Mahkemesi’nde açılabilir. Boşanma davasını açmak isteyen eş; evde sürekli beraber olmaktan dolayı yaşanan fiziksel ve psikolojik şiddeti, yaşadığı şiddetli geçimsizliği kanunda belirtilen hukuki gerekçeleri sebep göstererek boşanma davasını açabilir. Ayrıca eşin koronavirüsten enfekte olması durumunda hasta olmayan eş tarafından açılacak boşanma davasında diğer eşin koronavirüs hastalığına yakalandığı ve tedavi için sorumluluklarını yerine getirmediği ispat edilmelidir. Hastalığa yakalanan eş tarafından açılacak boşanma davasında ise hastalık süresince eşinin tedavi için gereken özeni göstermediği kanıtlanmalıdır. Bu hususlar sağlık raporları, tanık anlatımları, taraflar arasındaki mesajlaşmalar ve benzeri delillerle ispatlanabilir. Mahkeme bu delilleri değerlendirerek salgının yarattığı psikolojik olumsuz sonuç sebebiyle boşanmak isteyen çiftlerin taleplerini hakkaniyete göre sonuçlandıracaktır.
Boşanma sürecine girmeden önce eşlerin, sağlıklı düşünerek salgının bir sonucu olan sosyal izolasyon, karantina durumlarının salgın bitince sona ereceğini, bu olumsuz psikolojik sürecin onca yıldır emekle oluşturulan evliliklere zarar vermemesi gerektiği göz önünde bulundurarak anlaşma yoluna gitmeleri tavsiye olunmaktadır.
Sonuç olarak, geçimsizliklerin çekilmez hal adlığı durumlarda, bu çapta bir salgın hastalığın ülkemiz tarihinde ilk kez yaşanmakta olduğu, boşanmalardaki hukuki sonuçları, her bir uyuşmazlık kendi içerisinde ve somut olaya göre değerlendirileceği bu nedenle uzaman bir avukattan destek alınması tavsiye olunmaktadır.